YUNUS EMRE (d. 1240 Sarayköy, Mihalıçcık, Eskişehir - ö. 1321)
Yunus Emre’nin 1238-1240 yılları arasında doğduğu
tahmin edilmektedir. Sivrihisarlı, Karamanlı, Bolulu, Eskişehirli olduğu
yönünde görüşler ileri sürülse de, doğum yeri hakkında kesin bir bilgi yoktur.
Şiirlerinden
anlaşıldığı kadarıyla, hayatı hakkında bilgi edinmeye çalıştığımız Yunus Emre’nin kentte oturan, eğitim görmüş, Türkmen
toplulukları arasında yaşadığını söyleyebiliriz. Yunus, sık
sık, bir kentin ekonomik ilişkilerinden, faaliyetlerinden söz etmiştir.
Dükkân, sermaye, kâr, zarar, alım, satım Yunus’un en çok kullandığı
sözcüklerdendir. Yunus’un şiirinde gür bir ırmak gibi çağlayan bu
iş ve hayat sahneleri küçük yerleşim birimlerinde görülecek cinsten
değildir. Bunlar Yunus Emre'nin şehirli bir şair olduğunu ortaya koymaktadır.
Şiirlerine
ve hayatı hakkında yazına ve anlatılanlara göre; iyi bir eğitim
gördüğü, Taptuk Emre’nin dergâhında tasavvuf terbiyesinden geçtiği anlaşılmaktadır.
Halkı aydınlatmak maksadıyla diyar diyar dolaşmıştır. Yıllar süren gurbet
hayatından sonra doğduğu köye, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı
Sarıköy’e dönmüştür.
Yunus,
Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir. Kendisinden sonra
gelen pek çok şairi de etkilemiştir. Kullandığı Türkçe, işlediği temalar,
şiirindeki sadelik ve yalınlık, onun ne denli büyük bir şair olduğunu kanıtlamaktadır. Şiirleri Divan’ında toplanmıştır. Ayrıca Risaletü’n-Nushiyye adında bir mesnevisi vardır.
Yunus Emre’nin Yaşadığı Tarihsel Ortam
Yunus
Emre’nin yaşamını ve sanatını gerçek anlamıyla anlayabilmek için onun
yaşadığı çağın sosyal, siyasal ve dinsel atmosferini çok iyi bilmek gerekir.
Bu bakımdan XIII. yüzyıl Anadolu’sunun kültürel ortamına baktığımızda,
bu tarihsel dönemin oldukça çalkantılı olduğunu görürüz.
Konya
Selçuklu Sultanlığı’nın zayıflaması ile birlikte Anadolu’da birçok
küçük beylik kurulmuştur. Taht için, mal için, yaylak ve kışlak için Eretna
Beyi, Sivas Beyi, Malatya Beyi, Engürü Beyi, Akhisar Beyi, Germiyan
Beyi, Karaman Beyi amansız bir mücadele içindedir. Kısacası bu yüzyılda
insanlar, sosyal sıkıntılar, istila ve isyanlarla kuşatılmış
durumdadır. Böyle bir sosyal atmosfer içerisinde, insanlara taşınan umut
ve huzurun kaynağı, dervişler kanalıyla, tekkeler olmuştur. Bu bakımdan
tekke edebiyatının en kuvvetli kişiliği Yunus Emre’nin bu sosyal
romantizm içerisinde yetişmesinin ayrı bir önemi vardır.
Yunus
bize hafif güldürünün, acı kınamanın ve kara yerginin de ilk
örneklerini vermiştir. Kendisiyle Tanrı arasına aracı koymaz. Yalvarmaz da.
İnsanlığına özgü direnişle eyleme geçer. Can alan Melek, Azrail kim
ola. Yunus kendisine verilan canı sahibine vermek ister:
Can alıcı gelir ise
“Emaneti ver” der ise
Ben emaneti ıssına
Vereyim andan varayım”
Ölüm, ölüm kavramı doğal bir şey Yunus Emre’de; yemek, içmek, gezmek eğlenmek gibi!
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Yunus, yaşadığı
toplumda, toplumun içinde kişiliğini anlar, sorumluluğunun bilincine
varır. Yaşadığı toplumdan kendini ayrı tutup soyutlamaz. Öldüğüne
tasalanmaz da. Suç işlemişse; ettiklerinin eylemlerinin cezasını çekmek
ister. Cezadan kaçmaz. Kurtulmayı da düşünmez.
Ey yarenler ey kardaşlar
Korkarım ben ölem diye
Öldüğüme kayırmam ben
Ettiğimi bulam diye
Tasavvuf
gibi dünyayı gizemci bir anlayışla algılayan düşünce sistemi
içerisinde, hayatı bütün somutluğu ve yaşanırlığıyla yorumlamasını bilen Yunus Emre, çağının bütün sanatçılarından farklı olarak halkla kaynaşmayı, duygu alış verişinde bulunabilmeyi başarmış bir değerdir.
Şiirlerinden bir örnek:
Evvel benim âhir benim
Canlara can olan benim
Azıp yolda kalmışlara
Hızır meded eren benim
Bir karara tuttum karar
Benim sırrıma kim erer
Gözsüz beni nerde görer
Gönüllere giren benim
Kün deminde nazar eden
Bir nazarda dünya düzen
Kudretinden han döşeyen
Aşka bünyad uran benim
Düz döşedim bu yerleri
Baskı kodum bu dağları
Sayvan gerdim bu gökleri
Yeri sonra düren benim
Halk içinde dirlik düzen
Dört kitabı doğru yazan
Ak üstünde kara dizen
Ol yazdığı Kur’an benim
Dost ile birliğe yeten
Buyruğu neyise tutan
Mülk bezeyip dünya düzen
O bahçıvan hemen benim
Ben bu yere buyuracak
Yeryüzünde gün urucak
Ulu deniz mevc urucak
Gemiye yol bulan benim
Diller damaklar şaşıran
Aşk kazanını taşıran
Hamza’yı Kaf’dan aşıran
O ağulu yılan benim
Yunus değil bunu diyen
Kendiliğidir söyleyen
Mutlak kâfir inanmayan
Evvel âhir zaman benim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.