1. Bir romancıyla ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi, ayraç içindeki özellikle uyuşmamaktadır?
A) İşlediği
konuyu, çizdiği ve betimlediği karakterleri, bunlar arasındaki
ilişkileri bugüne değin başka hiçbir romancının yansıtmadığı bir biçimde
vermiştir. (özgünlük)
B) Anlatımını
oluşturan söz değerlerini seçerken dilin sunduğu tüm olanaklardan
yararlanmış, bunları kılı kırk yaran bir tutumla kullanmıştır.
(titizlik)
C) Okurken
söyleyiş güçlüğü yaratmayan, anlamları herkesçe bilinen sözcükleri
seçerek konuşma dilinin özelliklerini içeren, kısa cümleler kurmuştur.
(akıcılık)
D)
Anlatımındaki ayrıntı zenginliği, ayrıntıları işlevsel bir biçimde
verişi onun söylemine inandırıcı bir nitelik kazandırmıştır.
(evrensellik)
E) Dili,
inceliklerine dikkat ederek güzel bir biçimde kullanması, onun her
dönemde okunan, yapıtlarını yaşadığı günlerin sınırı dışına taşıyan bir
yazar olmasını sağlamıştır. (kalıcılık)
2. Bir
yazar şöyle diyor: “Sözcüklerin dediğini anlıyorum, bütün özelliklerini
biliyorum, hepsinin tadına varıyorum; ama onları yan yana getirirken yeni çağrışımlar yaratamıyorum.”
Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çok kullanılan sözcükleri yeğlememek
B) Birbirinden kolayca ayıramamak
C) Yerleşik kullanımların dışına çıkamamak
D) Aralarında anlam ilişkisi kuramamak
E) Yapıtın içeriğine göre biçimlendirememek
3. Bu
sanatçımız için bir dili bilmek, o dilin edebiyatını bilmek demektir. O
edebiyatın gizli kalmış köşelerinde yatan şiirleri, öyküleri bilmek
demektir. Gerek Türkçe gerekse Fransızca yazdığı yazılarda, zaman zaman
öyle alıntılar yapar ki şaşırır kalırsınız. Halk şiirimizden, özellikle
tekke şiirimizden; ama aynı zamanda bir Yunan, bir Bizans, bir İran
şiirinden… Resim, heykel, yazın gibi hangi sanat dalından bir ürün
ortaya koyarsa koysun, bunu, oksijeni bol bir ortamda oluşturmuş bir sanatçımızdır o.
Bu parçadaki altı çizili söz, anlatılan sanatçının hangi özelliğini belirtmek için kullanılmıştır?
A) Edebiyatın, bütün sanatların temeli olduğunu düşünme
B) Yapıtlarını oluşturmada ayrıntılara önem verme
C) Edebiyatımızla başka edebiyatlar arasındaki benzerlikleri yansıtma
D) Herkesçe bilinmeyen sanat ürünlerini ortaya çıkarma
E) Çok zengin bir sanatsal kaynaktan beslenme
4. Okuduğumuz
romanlar, öyküler yazınsallığın toprağında üretilmiş uydurmacalardır
bir bakıma. Ne var ki okuma eyleminin doğasından gelen bir
yönlendirmeyle unutuyoruz bunu. Okurken, içinde bulunduğumuz ortamdan
kopuyor, yazınsal ürünlerin bize sunduğu dünyayı gerçek yaşamın üstüne çıkarıyoruz.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yansıtılan çirkinlikleri görmekten kaçınma
B) Asıl gerçeğin okuduklarımız olduğuna inanma
C) Anlatılanları düş gücüyle sınırlandırma
D) Yaşamı değişik boyutlarıyla algılama
E) Olayları, olguları kişisel ölçütlerle değerlendirme
5. Neredeyse
elli yıldır sanat çevreleriyle içli dışlıyım. Nice yazar tanıdım.
Kimileri düş kırıklığına uğratmadı beni. Kimilerini ise tanıdığıma
tanıyacağıma pişman oldum. Birçok ünlü yazar için: “Keşke hiç
karşılaşmasaydım onunla; köşemde oturup güzel güzel kitaplarını
okusaydım.” diye düşündüm. Ne yalan söyleyeyim, o yazarların kitaplarını okumaktan aldığım tat, kişiliklerinin karaltısıyla gölgelendi.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazı yazarları kişisel özellikleriyle tanımanın, onların yapıtlarından duyulan hazzı azaltması
B) Sanatçıları gerçek yönleriyle tanıyamamanın okurları onlardan uzaklaştırması
C) Yaşamdan kopuk bir yazarın, yapıtlarıyla okur üzerinde olumsuz izlenimler yaratması
D) Kendini yapıtlarında gizleyen sanatçıların, güç okunması
E) Yazarların yaşamlarıyla yapıtlarının belirli yönlerden örtüşmesi
6. (I)
Ortaokul yıllarımda arkadaşlarla dersten çıkar çıkmaz, okulumuzun
bulunduğu tepeden iner, güzelim gül bahçeleriyle çevrelenmiş evlerin
önünden geçerek kıyıya koşardık. (II) Dalgalarla oynarken içimizden biri
bağırırdı: “Yunuslar geçiyor!” (III) Sonraları hangi denize baksam,
böyle sürü halinde geçen yunuslar canlanırdı gözlerimde. (IV)
Açıklardaki tek bir yunusu fark edip sevinç çığlıkları atanları gördükçe
gerçekten çok etkilenirdim. (V) Yıllarca yunusların sürü sürü
gözlerimin önünden geçtiğini, zamanın hepimizi, az rastlanan anların son
tanıklarına çevirdiğini nasıl anlatabilirdim onlara?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yakınma söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Bir yazar şöyle diyor: “Düşüncenin canı kısa sözde, onun yoğun anlatımındadır.”
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Derinliği olmayan düşünceler daha kolay anlaşılabilir.
B) Güçlü anlatım, sağlam bir düşünce yapısı gerektirir.
C) Bir düşünceyi özetlerken ana noktalar üzerinde durmak gerekir.
D) Sözü uzatmak, anlatımı gereksiz sözlerle doldurmak düşünceyi gölgeler.
E) Kısaltılarak anlatılan bir düşünceyi, hemen herkes anlayabilir.
8. (I)
Sanatçı bu yapıtında, öteki yapıtlarından değişik bir yöntem izleyerek
bireylerin gündelik yaşamdaki çatışmalarını anlatmaktan kaçınıyor. (II)
O, bu yapıtında çok farklı bir düşünceden yola çıkarak yazdıklarını,
dünün bugünü, bugünün de yarını aydınlatacağı düşüncesine dayandırıyor.
(III) Bunun için de kent ve köy yaşamından değişik kesitler sunuyor.
(IV) Kurmacasal öğelerin dışına çıkmadan gerçekçi karakterler çiziyor.
(V) Bu tutumuyla okuyucuyu, derinden etkileyen renkli bir roman ortamına
taşıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisiyle “Sanatçı, kimi durumlarda tarihçinin görevini de üstlenen bir yaklaşım içinde olur.” cümlesi arasında anlamca bir ilişki kurulabilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Her ressam, aynı doğa parçasını tuvaline farklı biçimlerde yansıtır. —-
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) Doğa, her sanatçı için değişmez bir konu alanıdır.
B) Çünkü olaylara, durumlara bakış açısı sanatçıdan sanatçıya değişir.
C) Bu, aynı zamanda biçemle ilgili bir durumdur.
D) Bunda sanatçının doğayı algılama biçiminin etkisi vardır.
E) Bunu, yaratıcılığın bir gereği sayabiliriz.
10. Bu
sanatçımız kendisine söylenen: “Eline sağlık, resimlerin çok güzel
olmuş.” türünden basmakalıp sözlerin kendisine bir şey
kazandırmayacağına inanır. Çünkü —-
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) onun için önemli olan, yansıtmak istediklerinin anlaşılıp anlaşılmadığıdır.
B) o, yöneltilen eleştiriler doğrultusunda kendisini geliştirecektir.
C) onun için sanat, insanları etkileme, belirli duygularla donatma işidir.
D) o, yapıtın biçim ve içerik yönünden eleştirilmesinden yanadır.
E) o, eleştirinin işlevsel bir nitelik taşımasını ister.
11. Bir güvercin (I)… Beni görünce ürktü (II). Acaba açık kalan pencereden mi girdi içeriye (III)? Oradan oraya uçuyor, dışarı çıkacak bir yer arıyor (IV)! Maviliği, belki de çok uzaklardaki gemileri görüyor (V).
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisindeki noktalama işareti yerinde kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
12. Bu kent (I),bahar aylarında (II),doğaseverlerin (III),yürüyüşçülerin (IV),bisikletlilerin (V),piknikçilerin gözdesi durumunda.Küçük limanı (VI),yeni yapılan baraj gölü (VII),çam ormanlarıylabezenmiş tepeleri (VIII),kır kahveleriyle kent yorgunlarına sığınakoluyor.
Aşağıdakilerin hangisinde verilen virgüller (,) işlev bakımından birbirinden farklıdır?
A) I. ve II.
B) III. ve IV.
C) IV. ve V.
D) VI. ve VII.
E) VII. ve VIII.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu kitap, ilk basımının üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra, yeniden yayımlandı.
B) Çiçekcinin yeni açtığı dükkân çok iyi çalışıyor.
C) Bir yapıtın kalıcılığını sağlayan birçok etken vardır.
D) Bu romanda yüzyılımızın temel sorunları yansıtılıyor.
E) Başarılı olmak için düzenli ve sürekli çalışmak gerekir.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu konudaki kararımı size bildirmeyeceğim.
B) Konuşmasında bu konuya da değinecek.
C) Bebeği bütün gün kardeşi oyalıyacak.
D) Onun bu işi başaracağını söyleyebilirim.
E) Onu kime verdiğimi anımsayamıyorum.
15. Yalnız
yapıtlarının içeriğiyle değil, anlatımındaki ustalık, kullandığı dil ve
hareketli anlatım tekniğiyle de edebiyatımızın büyük ustalarından
biridir o.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) “Yapıtlarının” sözcüğü, hem yapım hem çekim eki almıştır.
B) Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcükler vardır.
C) Bağlaç kullanılmıştır.
D) Ad tamlamasının arasına sıfat girmiştir.
E) “Yalnız” sözcüğü sıfat olarak kullanılmıştır.
16. (I)
İçine kapanmış olan Anadolu dağları, sessizliğini, bilge dalgınlığında
sürdürür zamanın akışı içinde. (II) Kendi dilince söyler türküsünü,
kendi gönlünce sürer yaşamını. (III) Dağlar vardır, yüreğinden eski
uygarlıklar gülümser çağımıza. (IV) İşte bundan dolayı birçok efsaneyi
bağrında yaşatır bizim Anadolu dağları. (V) Anadolu’nun en eski
sahiplerinden şimdikilere değin olanları anlatır bize.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?
A) Onun gibi, yapıtlarında kendini anlatan sanatçılar da var.
B) O, romanıyla bir ilke imza attığını söylüyordu.
C) Kardeşimin, atasözlerini ve deyimleri pek bilmediği ortaya çıktı.
D) Ona, karşı takımın oyuncularından söz ettim.
E) Yazdığı makalelerde, alıntı yaptığı kaynakları belirtirdi.
18. Aşağıdakilerin hangisinde iyelik eki aldığı için belgisiz zamir olan, adlaşmış bir sıfat kullanılmıştır?
A) Kimi insanlar karlı havada araba kullanmıyor.
B) Size başka bir gömlek verelim, dedi.
C) Sinemalardaki hiçbir filmi kaçırmazmış.
D) Bazısı işini ötekilerden erken bitirmiş.
E) Bugün yine birkaç kitap aldım.
19. (I)
Yüzlerce kişinin girip çıktığı büyük bir mağazanın önündeki geniş
alanda rastlamıştım ona. (II) İki karo arasından, ince bir toprak
aralığından uzatmıştı boynunu. (III) Arabaların park ettiği yerde,
taşlar arasında, işi neydi bu taçyaprakları solgun gelinciğin? (IV) Bol
topraktan beslenemediği için yüzü solgun kalan o gelinciği getiriyorum
gözlerimin önüne. (V) Her gün yüzlerce kişinin otomobilleriyle geçtiği
alanda, kendi dünyasında, ama iyi ama kötü yaşayıp gidiyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, bileşik bir fiil cümlesidir.
B) II. cümlenin yüklemi, öğrenilen (belirsiz) geçmiş zamanın hikâyesi ile çekimlenmiştir.
C) III. cümle, birden fazla dolaylı tümleç içeren sözde soru cümlesidir.
D) IV. cümle, içinde ad tamlaması bulunan bir devrik cümledir.
E) V. cümledeki “geçtiği” sözcüğü isim-fiil eki almıştır.
20. Hiçbir şiire başlarken, bunu umuda, umutsuzluğa, sevince ya da acıya yönlendireyim, diye başlamıyorum.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Gereksiz yere bağ-fiil kullanılmasından
B) Özne-yüklem uyumsuzluğundan
C) Gereksiz yere dolaylı tümleç kullanılmasından
D) Nesnenin adıl (zamir) olarak kullanılmasından
E) Yanlış bağlaç kullanılmasından
21. Sözünü ettiğiniz binayı ne gördüm ne de yerini bilirim.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Nesne eksikliğinden
B) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından
C) Tamlayan eksikliğinden
D) Yüklemin olumlu olmasından
E) Tümleç eksikliğinden
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Doğanın güzelliğidir beni burada en çok etkileyen.
B) Bir ailenin verdiği insanüstü bir çabanın öyküsüdür bu.
C) Aslında gerçeğin ta kendisidir anlattıkları.
D) Tasarıları arasında ona yer yoktu aslında.
E) Şimdiye değin hiç karşılaşmamıştım böyle bir durumla.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu kazada can kaybı yaşanmadı.
B) Söylenenleri pek de onaylamadı.
C) Yapıtları hâlâ unutulmadı.
D) Kimseye bir yararı dokunmadı.
E) İstediği başarıya ulaşamadı.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Okuduğu romanda olaylar geliştikçe onun da heyecanı artıyordu.
B) Bir şey okurken ya da dinlerken tüm dikkatimi onun üzerinde yoğunlaştırmaya çalışırım.
C) Hiç beklemediğim bu davranışı karşısında ona nasıl bir tepki göstereceğimi bilemedim.
D) Büyük kentlerde insanlar, sürekli bir koşuşturma içindedir.
E) Gelişme çağındaki gençler, kendinin ve çevrenin yönlendirmesiyle yanlış yapabilirler.
25. (I)
Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır.
(II) Ortaçağdan bu yana, ressamların yaptığı portrelere baktığınızda
gözlerden çok, ellerin öne çıktığını görürsünüz. (III) Gergef üzerinde
dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan eller… (IV)
Mutluluğun parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep
bu ellerde görürsünüz. (V) Bundan on binlerce yıl önce insan daha
kafasıyla düşünemezken elleriyle düşünmüş. (VI) İnsan geometri bilmeden
su bentleri yapmış, matematik bilmeden parmaklarıyla saymış, sanat ve
güzellik üzerine hiçbir bilgisi yokken mağara duvarlarını, bugün usta
ressamların bile yapamayacağı resimlerle donatmış. (VII) Bilimsel ve
sanatsal yaratılar konusunda övündüğümüz ne varsa hepsini, insan elinin
çağlar boyunca yaptığı hareketlere borçluyuz.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. (I)
Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine
alır okurunu. (II) Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda.
(III) Kimi romanlar da vardır, dilsel örüntüsüyle okurun aklına olduğu
kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer.(IV) Romanda özgünlük, derinlik,
çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm
varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik
tutkulara dönüştürür.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
27. Doğuda
dağlar kar altında yatarken bahar geldi dağlarına Ege’nin. Yeşille
kucaklaştı toprak; dağ taş yemyeşil. Sanki papatya denizi Datça, göz
alabildiğine uzanan. Bahar kokuyor her yer. Kırlar rengârenk çiçek…
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Doğanın kişileştirildiği
B) Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanıldığı
C) Karşılaştırmaya başvurulduğu
D) Bahara özgü görüntülerin betimlendiği
E) Devrik cümlelerle anlatımın doğallaştırıldığı
28. Yazdıklarımın
herkesçe okunmasını istiyorum. Beni okuyanların, kitaplarımda kendinden
bir parça bulabilmesini, yüreğine seslenen bir şeyler yakalayabilmesini
istiyorum. Çünkü önemli olan, okurun, kitapla ve yazarla sıcak bir bağ
kurabilmesidir. Bu nedenle olabildiğince duru bir dil, yalın bir anlatım
yeğliyorum. Kimi zaman kısa cümlelerim yadırganıyor; ama ben bunu
bilinçli olarak yapıyorum. —-; ancak benim seçimim yalınlıktan yana. Bu
sadelik içinde okurun yüreğine ve beynine ulaşabiliyorsam ne mutlu bana.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Ben de bilirim yarım sayfa süren tümceler kurmayı, süslü ve ağdalı bir dil kullanmayı
B) Zaten her konu kendi biçim ve biçemini birlikte getiriyor
C) Ben, sanat yapmak adına anlaşılmaz olmayı seçenlerden değilim
D) Her yazarın anlatımını renklendiren ilginç söz buluşlarından yararlanırım
E) Yazarken, sözcükleri seçmede ince eleyip sık dokuyorum
29. Edebiyatta
olup bitenleri, edebiyatın canlılığını, yazarın verimliliğini hatta
yapıtlarının başarısını ya da başarısızlığını kuşaklarla, yaşla
değerlendirmek çoğu zaman bizi yanlışlığa götürür. Dostoyevski en büyük
iki yapıtından birini, “Karamazof Kardeşler”i ölmeden hemen önce
bitirdi. Thomas Mann ise gene en büyük iki yapıtından biri olan,
“Buddenbrook Ailesi”ni bitirdiğinde daha yirmi altı yaşındaydı. Bu iki
yazar da ömürlerinin erken ve geç dönemlerinde başka birçok kitap
yazdılar. Bu örnekler bize —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) yazarların, yeni dünyalar kurma çabasıyla sürekli bir arayış içinde olduklarını gösteriyor.
B) bir yazarın yapıtlarının hep birbirine benzemesinin yaratabileceği güçlükleri hatırlatıyor.
C) yazarların, yazma ve yaratma gücünün yaşla açıklanmayacak bir olgu olduğunu gösteriyor.
D) yazarların kimi dönemlerde kalıcı ürünler verdiğini; ancak bunu sürdürmenin güç olduğunu kanıtlıyor.
E) yazarların, yeni konular bulduklarında daha çok çalışmaları gerektiğini yansıtıyor.
30. Ünlü
eleştirmenlerimizden biri: “Deneme yazıyorsanız belli bir birikiminiz,
söyleyecek sözünüz olmalı.” diyor. —- Çünkü onun hem engin bir bilgi
birikimi hem de söyleyecek pek çok sözü var.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor.
B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor.
C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor.
D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçımız var.
E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız.
31. Konuşurken
yeterince düşünüp en uygun sözü ve söyleyişi bulmaya zaman yoktur. Ama
yazdığımız bir yazıyı her okuyuşta, o yazıdaki, dalgınlıktan,
dikkatsizlikten doğan yanlışları görüp düzeltme; düşünme ve araştırma
eksikliklerini tamamlama, gereksiz bölümleri atma olanağı vardır. —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kısacası her yazarın en çok önem verdiği nokta, sözcük seçimi olmalıdır.
B) Bunun için yazar, araştırmayı zorunlu kılan konuları işlemelidir.
C) Sözün kısası yazar, tümcelerini ayrıntılarla doldurmaktan kaçınmalıdır.
D) Bu nedenle her yazar, yazısını gün ışığına çıkarmadan önce döne döne denetlemelidir.
E) Açıkçası yazar, konuşma dilini değil, yazı dilini kullanmalıdır.
32. Güzel
yazıya giden yol, bir bakıma doğru yazıdan geçer. Bir sanatçı ne denli
özgürce davranırsa davransın yine de dilin bilinen kurallarını bütünüyle
görmezlikten gelemez. Kendince birtakım denemelere girişebilir;
sözcüklerin cümle düzenine dönüşmesiyle ilgili sınırları aşan yeni cümle
kalıpları oluşturmaya yönelebilir. —- Bunların üzerine çıkamaz ozanlar,
yazarlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Aslında başarıya da ulaşabilirler bu çabalarında.
B) Ne var ki belirli bir birikime sahip olmaları gerekir.
C) Bunun için, kendinden önceki örnekleri benimseyerek işe başlayabilirler.
D) Doğaldır ki emek ister doğru ve güzel yazmak.
E) Ama yine de dilin yasalarıyla sınırlıdır özgürlüğü.
33. —-
Bir sözcük tek başınayken ses ve anlam yönünden etkileyici özellikler
taşımayabilir. Ancak aynı sözcük cümlede öteki sözcüklerle yan yana
geldiği zaman etkileyici nitelikler kazanır. Kısaca şunu demek
istiyorum: Bir yapıtta anlatımın sağlamlığı, sözcüklerin seçimine ve
bunların yerli yerinde kullanılmasına bağlıdır.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bir yazıya başlarken akla ilk gelen sözcük en uygun sözcüktür.
B) Dillerin söz dağarcığı birbirinden farklıdır.
C) Sözcüklerin gücünü kullanımları belirler.
D) Düşünceleri, gelişigüzel söylemekten kaçınmak gerekir.
E) Süslü ve özentili anlatım iyi düşünememekten kaynaklanır.
34. Başarılı
şairlerin hepsi, kendilerinden önceki şairlerin şiirlerini okuyarak
öğrenmişlerdir şiir yazmayı. Kendi başınıza da olsa, bir ustanın
denetiminde de olsa, şiir yazmayı öğrenmek için ne yapmanız gerektiği
bellidir: Beğenilen şiirleri teker teker okuyacak, değerlendirecek, işin
sırrına varmaya çalışacaksınız. Şöyle bir okuyup geçmekte değil işin
sırrı. Her şairi, her şiiri ayrı ayrı, titizlikle irdeleyeceksiniz.
Sözcükleri nasıl seçmiş, nasıl birbirine bağlamış? Dizeleri nasıl
kurmuş? Bu türden birçok sorunun yanıtını ararken bütün emeğiniz boşa da
gidebilir. Bu nedenle, —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) şairliğe özenen bir insanın şiiri zevk almadan okuması düşünülemez.
B) şiir yazanlar, kimi sıkıntılara katlanmanın yanı sıra amacına ulaşamamayı da göze almalıdır.
C) şiir yazabilmenin ilk koşulu, iyi şiiri kötüden ayırabilmektir.
D) kötü şiirler, üzerinde uzun uzun çalışılmadan, değişik denemeler yapılmadan yazılanlardır.
E) şiirin yapısını, doğasını kavramamış insanlar, kendilerini şair sanıyorlar.
35. Yazdığım
şiirleri sesli olarak okurum ilk önce, kulağıma hoş geliyorsa
değişiklik yapmam. Ama fazla ya da kulağı tırmalayan sözcükler varsa
onları atarım, değiştiririm. Çünkü şiir gereksiz sözcüğü kaldırmaz.
Ayrıca, yıllar sonra yeniden okuduğumda, beni ilk günkü gibi
etkileyebilecek mi, diye düşünürüm. Öyle şiirler vardır ki her gün
okusanız bıkmazsınız. Yazdığım şiirlerin de böyle olması için gayret
ederim.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Şiirlerinizi yoğunlaştırmak, kalıcı kılmak için nelere dikkat edersiniz?
B) Eleştirmenlerin şiirlerinizi yeterince değerlendirmemesini neye bağlıyorsunuz?
C) Şiirlerinizi yazarken okurların beklentisini göz önünde bulundurur musunuz?
D) Başka şiirlere, şairlere öykünmemek için nasıl bir yol izliyorsunuz?
E) Şiirlerinizdeki duygusal zenginliği nasıl sağlıyorsunuz?
36. Bu
yazarımız, anılarını anlatırken araya başka yazarların anılarını,
düşünürlerin anılar üzerine söylediklerini de katıyor. Böylece
yazdıkları, okurda, anlatılanların içinde oluşturulmuş yeni bir metin
tadı da bırakıyor.
Bu parçada sözü edilen yazarın böyle bir yol izlemesinin amacı aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Anı türünün, öteki yazınsal türlerden üstün olduğunu gösterme
B) Kendi yaşamıyla başkalarının yaşamı arasındaki benzerlikleri ortaya çıkarma
C) Yazılanların yaşanmışlığını kanıtlama
D) Okurlarda, kendi anılarını yazma isteği uyandırma
E) Anlatılanlara, okurun değişik açılardan bakmasını sağlama
37. Büyüklerinin
çizdiği yolda, kendi ülkesinde ve başka ülkelerde iyi bir öğrenim
görmüştür. Girdiği her işte, onları onurlandırıp gururlandıracak
başarılar kazanmıştır. Parasal yönden tam bir özgürlük içindedir. Ancak
ne para ne başarı mutluluk verir ona. Çünkü gerçekleştirdikleri ve
gerçekleştirmeye çalıştıkları, kendi tutkuları, özlemleri ve düşleri
değildir. Kendisi için çizilmiş bir yolda yürümüştür hep; yalnız ve
mutsuzdur bu yüzden.
Bu parçada anlatılan kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Varlıklı bir aile ortamında yetişmenin rahatlığını yaşamıştır.
B) Başarıya ulaşmak için değişik sıkıntılara katlanmıştır.
C) Edindiği varlığı gönlünce harcama olanağı bulamamıştır.
D) Yaşamını, başkalarının yönlendirmelerine göre sürdürmüştür.
E) Gerçekleştiremediği düşünceleri, gerçekleştirebildiklerinden fazladır.
38. Her
yazınsal dil, konuşma dilinin toprağında çiçeklenir. Günlük dilin,
konuşma dilinin sıcaklığını örgüsünde taşımayan yazınsal dil, ister
istemez donuklaşır, yapaylaşır. Bu gerçeğin ayrımında olan yazarımız,
anlatımını konuşma dilinin sunduğu olanaklarla donatıp zenginleştiriyor.
Onun, okunurluk katsayısını yükselten etkenlerden biri de budur.
Kısacası, Türkçenin derin sularında yüzen, yazılarını çok yönlü bir
değerlendirmeden geçirerek oluşturan bir yazarımızdır o.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir yargıdır?
A) Bir yapıtın değeri konusuyla ölçülmez.
B) Ancak okurların anlayabildiği yapıtlar kalıcı olabilir.
C) Anlatımları günlük dile dayanmayan yapıtlar başarılı olamaz.
D) Yazınsal dilin kullanımı yazardan yazara değişir.
E) Yazınsal dille oluşturulan yapıtların tadına herkes varamaz.
39. Dil,
kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karışık, sayısız
inceliklerle dolu, büyülü bir iletişim aracıdır. Esnek, canlı,
gelişmeye, değişmeye açık bir sistemdir. Bu nedenle dilin
kullanamadığımız zenginliklerinin, kullanabildiklerimizden çok daha
fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bunun içindir ki günümüzde kullandığımız
dil, yarınki dilin çok gerisinde kalacaktır. Buna dayanarak şunu
söyleyebiliriz: Bir yandan bugünkü dille iletişim kurarken bir yandan da
ayrımına varmadan geleceğin dilini yaratıyoruz.
Bu parçaya dayanarak, dille ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Çok yönlü nitelikler içerdiğine
B) Anlatım gücünün sözcük sayısıyla ölçülemeyeceğine
C) Bir değişim süreci içinde olduğuna
D) Sunduğu olanaklardan yeterince yararlanılamadığına
E) Belirli kalıplarla sınırlandırılamayacağına
40. Yazar,
sözcüklerle oynarken hem bunların diziliş kurallarının hem de alışılmış
kullanımlarının dışına çıkıyor. Bu yüzden de zaman zaman yanlışlar
yapıyor. Ancak bunları, yazarın dili önemsemediğinden yaptığını söylemek
istemiyorum. Sanıyorum bu yanlışlar onun, alışılmışın dışına çıkma,
kendine özgü bir biçem ve söylem yaratma isteğinden kaynaklanıyor. Dilde
denemelere girişiyor. Bu nedenle güncel, yazınsal söylemle, düşünsel
söylemi kaynaştırmaya çalışıyor. Anlatımdaki gevşek dokululuk da bundan,
bu kural tanımaz tutumundan kaynaklanıyor.
Bu parçadan, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Anlaşılır olmaktan kaçınmaya çalıştığı
B) Dilde arayış içinde olduğu
C) Başka yazarlara benzemek istemediği
D) Değişik anlatım biçimlerinden yararlandığı
E) Dili doğru kullanmadığı
41. İlgimi,
kültürel konulara, yaşadığım kentin tarihine yönelttim. Bu da beni bir
tür kedere itti. Ne var ki ben bunun altında ezilmedim. Çalıştım,
uğraştım, kitaplarımı yazdım. Hayatımdan memnunum. Hiçbir arkadaşım
benim için “hüzünlü” demez. “Sinirli, enerjik” diyebilir; ama belirgin
niteliğim “hüzün” değil. Olsa olsa şunu söyleyebilirler benim için:
“Kâğıdı, kalemi eline alınca kaleminin ucuna gelenler bunlardır.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen yazara özgü bir nitelik değildir?
A) Çabuk kızan, hareketli
B) Ürünler ortaya koymak için çabalayan
C) İçinde bulunduğu koşullardan şikâyetçi olmayan
D) Yazdıklarıyla yaşadıklarını örtüştüren
E) Kendi özelliklerini tanıyan
42. Gerçekte
tepkileri önemsiyorum; ama onların esiri olmak istemiyorum. Her zaman
okurla aramda bir mesafe bırakmaya çalıştım. Bu da hiçbir zaman başarılı
olmamı etkilemedi. Öyle ki kitaplarım otuz dile çevrildi. Bu
koşullarda, okuru memnun etme çabasına girmeyi gereksiz buldum; yalnızca
kitaplarımı yazmaya çalıştım. Önceleri bunu yaparken zorlanıyordum.
Ancak bunda direnince okur, zaman zaman anlamasa da beni kabullendi. Bu
da bana çok büyük bir güç verdi. Ben istediğimi istediğim gibi yazarım.
Okur da bana ve kitabıma yaklaşacaktır. Yani kitabım, okurun peşinden
koşmayacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazarın bir özelliği değildir?
A) Okurların eleştirilerini ön planda tutmama
B) Okurun, giderek kitaplarını benimsediğine inanma
C) Yazın ve yaratma alanında yeni bir çığır açma
D) Yapıtlarını kendi düşüncelerine göre biçimlendirme
E) Okurla içli dışlı olmaktan kaçınma
43. Sanatçıları
eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmekten asla kaçınmazdı. Her birinin
iyi ve kötü yanlarını açıkça ortaya koyar, hayran olduklarını bile
kıyasıya eleştirirdi. Bir gün Tolstoy gibi roman yazacağını söyler, bir
başka gün La Fontaine gibi yazmaya yönelir ya da şiirlerinde halk
ozanlarının kalıplarını kullanırdı. Sevdiği, beğendiği yazarlarla
sürekli yarış içindeydi. Bunun için de yazdıklarını hiçbir zaman yeterli
bulmazdı. Herkesçe beğenilen, övülen o ünlü yapıtı için yıllar sonra
şöyle demişti: “Bugün yazsam öyle yazmazdım.” Kısacası o, “Söylemek
istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.” düşüncesini,
yazma ve yaratma ilkesi olarak benimsemişti.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarında ulaştığı düzeyle yetinmediği
B) Okurlarını etkileme ve bilinçlendirme amacıyla yazdığı
C) Kendi eleştirisini kendisinin yaptığı
D) Sanatçılara yönelik düşüncelerini gizleme gereği duymadığı
E) Etkilendiği sanatçıların izinde gitmeye çalıştığı
44. Eskiden
beri çocuk yayınlarında “çocuğa göre” kavramıyla “çocukça” kavramını
birbirine karıştırmışızdır. Bu yüzden, çocukların eline verdiğimiz
yazılar, yapıtlar, onların yaşantılarına kapalı, sezgi ve düş güçlerini
kamçılamayan, çocukça ürünlerdir. Bunların çoğu, çocuklara, içinde
yaşayacakları kurmaca bir dünya sunmaz; onları, kendi dar dünyalarının
sınırı dışına çıkarmaz. Kimi kalıplaşmış düşüncelerin aktarımı için
birer araçtır yalnızca. Dokularına, yaşamın renkliliği, zenginliği
sinmemiştir. Bu nedenle yazılı ve basılı simgeler evrenine karşı, açığa
vurulmamış bir nefret geliştirir çocuklarda.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada çocuk yayınlarına yöneltilen eleştirilerden biri değildir?
A) Şiddete dayalı konuları işleme
B) Okurların anlatılanlarla özdeşleşmesini sağlamama
C) Çocukların düşünce evrenini yeni düşüncelerle genişletmeme
D) Okurların duygularını besleyen bir anlatımdan yoksun olma
E) Çocukların ilgi alanını göz önünde tutmama
45. Okur,
onun şiirlerini okurken derine indikçe yeni tatlarla, yeni bulgularla
karşılaşacaktır. Sözün gizemli boyutlarının peşine düşecektir. Şiiri
yeniden kurgulayacaktır. Bu anlamda, herkese açık bir şiir değildir onun
şiiri. Art alanı alabildiğine geniş şiirlerdir. Tarihten felsefeye,
değişik bilim dallarından devşirilmiş veriler, bunlarda birer motif
olarak çıkar karşımıza. Kimi zaman da bu veriler, imgelere dönüşür;
benzetmeler, mecazlar, istiareler biçiminde iç donanımını oluşturur
şiirlerin.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin bir özelliği değildir?
A) Anlaşılırlığı güç şiirler yazma
B) Şiirlerini yazarken farklı alanlardaki çalışmalardan yararlanma
C) Sanatsal bir söyleyişe başvurma
D) Yoruma açık şiirler oluşturma
E) Anlamca açık şiirleri değersiz bulma
CEVAP ANAHTARI
1-D 2-C 3-E 4-B 5-A 6-E 7-D 8-B 9-A 10-C 11-D 12-A 13-B 14-C 15-E 16-C 17-B
18-D 19-E 20-A 21-C 22-B 23-A 24-E 25-D 26-C 27-B 28-A 29-C 30-B 31-D 32-E
33-C 34-B 35-A 36-E 37-D 38-C 39-B 40-A 41-D 42-C 43-B 44-A 45-E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.